Nehir Erdoğan Fan Sitesi
 




Türkiye'de oynamakla Hollywood'da oynamak benim için eşdeğer

BUGE CANKAT - GÜNAYDIN

Nehir Erdoğan 14 Mart'ta vizyona girecek olan ve çekimleri Los Angeles'ta gerçekleştirilen 'Meleğin Sırları' adlı filmle, Hollywood'da da adını duyurdu. Türkiye ile ABD'de oyunculuk yapmanın hiçbir farkı olmadığına dikkat çeken genç oyuncu: Benim görevim sette yönetmenin istediğini yerine getirmek. Bu iş her yerde aynı!..

Çekimleri Hollywood'da yapılan ilk Türk-Amerikan filmi olan 'Meleğin Sırları-Broken Angel' 14 Mart'ta Türkiye'de vizyona giriyor. ABD'de yaşayan Ankara Devlet Tiyatrosu eski sanatçılarından Aclan Büyüktürkoğlu'nun yönettiği filmde, Nehir Erdoğan başrolleri Amerikalı oyuncular Patrick Muldoon ve Zachary Charles ile paylaşıyor. Erdoğan, İngilizce öğrenmek amacıyla ABD'ye gelen 'Ebru' adlı Türk kızını canlandırıyor.

İÇKİ TADINI SEVMEM
* Rolünüzü anlatır mısınız?
'Meleğin Sırları' gerçek bir hikayeye dayanıyor. Tülay Pırlant'ın 'Rüzgarlı Şehir' adlı romanından uyarlanmış. 1985 yılında geçen, Türkiye'den Amerika'ya dil öğrenimi için giden Ebru adlı genç bir Türk kızının hikayesi... Aslına bakarsanız kitap da Ebru'nun kendi günlüğünden yola çıkılarak yazılmış.

* Role nasıl hazırlandınız?
2004'ten beri yönetmenle sürekli bu film üzerine konuşuyoruz. Ebru'nun alkol problemi var. Ben de alkolizm üzerine kitaplar okudum ve araştırdım.

* Sizin alkolle aranız nasıl?
Pek sevdiğim söylenemez, içkinin tadı acı geliyor. Ama hiç içmiyor da değilim.

EBRU DAHA NAİF*

Ebru'yu kendinize yakın buldunuz mu?
Hiç alakamız olmaması mümkün değil, çünkü canlandırdığım karakterlerin hepsi benim içimden bir yerlerden çıkıyor. Ama ben onun kadar kırılgan değilim, Ebru biraz daha naif.

* Filmin basın bülteninde 'Geceyarısı Ekspresi filminden sonra Türkler'le ilgili kötü imajı sileceği' iddia ediliyor...
'Geceyarısı Ekspresi' abartılarak çekilmiş bir film olarak dünyada sergilendi, imajımız olumsuz yönde etkilendi. Evet, bu film 'Geceyarısı Ekspresi'nin tam tersi amacı güdüyor. Türkiye'nin ne kadar sağlam değerlere sahip olduğunu ve Türk halkının iyi günde kötü günde nasıl birbirine kol kanat gerdiğini de gösteriyor.

* Peki ABD'de size karşı olumsuz bir tavır oldu mu?
Aslında Türkler'in öyle bariz bir şekilde kötü imajı yok. Zaman zaman şöyle şeylerle karşılaşıyoruz; Amerika'da kiraladığım bir evin idarecisi bana bazı kağıtlar imzalatıyordu. Bir tanesinde 'binanın havuzunda üstsüz güneşlenmek yasaktır' yazıyordu. Kadın bana, "Zaten siz Türkiye'den geldiğiniz için böyle şeylere kapalısınız" dedi. Ben de "İran zannettiğiniz ülkemde plajlarda üstsüz güneşlenme serbest, bunu biliyor musunuz?" dedim.

* Çekimler nasıl geçti?
Bir buçuk ay boyunca günde neredeyse 16 saat çalıştık. Orada 'bugün yağmur yağdı yarın çalışalım' gibi bir durum söz konusu değil. Çünkü bir setin kurulmasının bedeli çok yüksek.

* Hangi sahnenin çekiminde çok zorlandınız?
Los Angeles Nevada Çölü'ne yakın olduğu için geceleri soğuk oluyordu. Haziran ayı olmasına rağmen o gece 6 dereceydi. Herkesin üstünde kalın paltolar vardı, ben bir tişörtle sabaha kadar okyanus dalgalarının içinde kaldım. Hayatım boyunca o kadar üşüdüğümü hatırlamıyorum! Oyunculuk her yerde oyunculuk, her türlü teknik imkan olsa da okyanus suyunu ısıtmıyorlar.

* Film tamamen İngilizce mi çekildi?
Filmin hemen hemen yarısı Türkçe, yarısı da İngilizce.

* Büyüktürkoğlu'nun bir röportajını okudum. "Herkes Amerika'da yaşamın filmlerdeki gibi olduğunu sanıyor ama orada çok fakirler de var, onu da göstermek istedik" demiş...
Los Angeles'a ilk gittiğimde şunu düşündüm; bizi yıllardır renkleri olduğundan farklı gösteren filtrelerle çekilmiş filmlerle kandırmışlar... Hiç öyle masmavi sular, turkuaz yeşili dalgalar yokmuş. Okyanus kapkara bir su, girmek bile istemiyorsun!

SORUMLULUK HEP AYNI
* İzmir'de oyunculuk hayalleri kurduğunuz günlerde, Hollywood size ne ifade ediyordu?
Ben hiçbir zaman bir gün Hollywood'a gideceğim demedim. Oyunculuk anlamında da orada inanın ki farklı bir şey yaşamadım. Çünkü benim görevim sette yönetmenin istediğini yerine getirmek. Burada çektiğim dizide de aynı sorumluluk duygusuyla, orada çektiğim filmde de aynı sorumluluk duygusuyla görevimi yerine getiriyorum.

* "Oyunculuğun Hollywood'u veya Türkiye'si olmaz, oyuncu her yerde oyuncudur, bu yüzden de Hollywood'da oynamakla Türkiye'de oynamak benim için eşdeğer" diyorsunuz...
Aynen doğru! İşin teknik ya da maddi kısmı, yapımcıyı ve yönetmeni ilgilendirir. Benim asli görevim; sette sahnelerin ve filmin bütününde yönetmenin istediği biçimde yer almak.

ÇOK GURURLANDIM
* Hollywood'da film çekmek o kadar da abartılacak bir şey değil o zaman?
Ben böyle bir ekibin içinde olduğum için kendimi çok şanslı buluyorum. Ama bunu abartacak, altını çizip, arkasına yaslanacak, "Ben var ya, Hollywood'ta film çektim!" diye ortalarda dolaşacak bir mizaca sahip değilim.

* Yine de Türkiye adına gurur duymuşsunuzdur...
Kesinlikle! Oscar törenlerinin düzenlendiği caddede çekim yapıyorduk. Karşıdan karşıya geçerken, polis trafiği durdurdu. O an ülkem adına gurur duydum. "Türkler olarak buradayız, sinema sektörünün dünya devi olarak görülen ülkesindeyiz ve şu anda sokakta herkes durdu ve bizim çekim yapmamızı bekliyor" dedim.

* ABD'li yapımcılar festivallerde ödül alabileceğinizi düşünüyor. Siz ne diyorsunuz?
Ben filmde elimden gelenin en iyisini yaptım. Filmin başarısı da, filmi yapanlardan çok izleyenlerin hislerine bağlıdır.

Hollywood'dan tek eksiğimiz sadece para

* Dev prodüksiyonların çekildiği o görkemli dünya hayalinizdeki gibi miydi?
Bahsettiğin o abartılı dünyayı ben görmedim, çünkü onlar sadece stüdyo. Bir kere bu demek değil ki dünyanın en güzel filmleri orada çekiliyor. Tam tersine, Avrupa onların filmlerini beğenmiyor.

* Türkiye için 'Paramız yok, dilimiz yok, pazar çok büyük o yüzden Hollywood'da şansımız yok' derlerdi...
Hayatta hiçbir şey için 'benim şansım yok' denmemesi lazım bence. Tabii ki buradan gidip orada birden bire, "Hadi bakalım dağıl Hollywood biz geldik" gibi bir durum da yok ama çalışırsan, istersen, uğraşırsan olur. Onlar da "Vay, Türkler geldi kapatın kapıları" demiyorlar. Bizim hiçbir eksiğimiz yok. Sistemimiz eksik, paramız eksik ama oyunculuk anlamında, yönetmenlik anlamında gerçekten eksiğimiz yok.


Aynaya bakmadan oynadım

* 'Sadece güzel olduğu için oyunculuk yapıyor' önyargısını kırmak için çok savaştınız mı?
Evet, içimde olan bu sıkıntıyı hiç söylemeden fark eden ve olumsuz hislerimi yıkan ilk kişi de ABD'de oyunculuk dersi aldığım ünlü oyuncu koçu Eric Morris'tir. O, bana hem güzellik hem de yeteneğin birarada olabileceğini kanıtladı. Türkiye'de çok az makyajla çekilen 'Yabancı Damat' gibi bir dizide üç yıl çalıştım. Nasıl göründüğümü düşünmeden, çoğu zaman aynaya bakmadan oynadım.

* Hiç mankenlik ya da fotomodellek yaptınız mı?
Hayır, yapmadım. En büyük avantajım İzmir'deyken birlikte tiyatro yaptığım ve o yıllarda İstanbul'da çeşitli konservatuarlarda okuyan arkadaşlarımdı. Onlar sayesinde oyunculuğa başladım.


Aksiyon filmleri tam bana göre!

* Sizce Hollywood'da sivrilmek daha mı zor?
Bir kere iyi şeyler yapabilmek için orada uzun yıllar bulunman ve yaşaman gerekiyor. Ben böyle bir şey tercih etmem, ülkemde de oyunculuk yapıyorum ve ülkemi terk etmek istemiyorum. Oraya sadece birkaç yıllığına eğitim için gidebilirim.

* Bundan sonraki hedefleriniz neler?
Hedef tahtam yok. Hesaplı kitaplı bir şekilde, "Sırada da şu var" deyip, hedefe doğru adım adım ilerlemek benim yapabildiğim bir şey değil belki de... Ben hep bazı şeyleri yaptım ve dönüp baktığımda yaptığımı gördüm. Mutlaka vardır hayallerim ama hayallerimi anlatmak yerine yapmayı tercih ediyorum.

* Uluslararası sinema endüstrisine siz de girdiniz. Bundan sonra nasıl bir rol istersiniz?
Hiç fark etmez ama aksiyon çok istediğim bir şey benim; savaşayım, at üstünde kılıç kalkan kuşanayım isterim! Çünkü kendi hayatımda da seviyorum atraksiyonu ama rolden çok projenin bütünü önemli.

Amerikalılar çok geriden geliyor

* Gittiniz, gezdiniz, gördünüz ve film çektiniz! Peki Hollywood nasıl bir yer?
Film endüstrisinin kalbinin attığı şehir olduğu için sokaktaki insanlar da çok alışık. Üç sokak öteye kadar sesli çekimler için 'lütfen sessizlik' işaretleri konuyor ve insanlar da buna dikkat ediyor. Çünkü en büyük endüstrileri bu. En önemli şey sendikalarının olması. Her şeyi sendika yapıyor, sette gerçekten 12'de öğle yemeği yenecekse 12'yi 1 dakika geçe öğle yemeği yenemiyor. Kurallara uymadığın zaman setin durduruluyor ve cezaya maruz kalıyorsun.

* Nasıl bir dünyaları var Amerikalılar'ın?
Biz teknolojide çok arsız davranıyoruz. Yani bir ürün çıkıyor, bir sene sonra onun bir üst modeli çıkıyor yenisini alıyoruz. Ama ABD'de herkesin evinde çamaşır makinesi yok, çok az bir kesimin evinde çamaşır makinesi var. Bütün apartman tek bir çamaşırhanede çamaşırlarını yıkıyor. Hala pek çoğunun çamaşır makinesi üstten kapaklı. Bilgisayarları ise çok eski modeller. Kıyafet alışverişi de abartılı yapmıyorlar ama çok yiyorlar.

                          

Nehir Erdoğan "Bir gün bu mesleği yapmak istemediğimi hissedersem, işimi anında bırakırım. Ne Hollywood’da ne de başka bir yerde oyunculuk yapmam. Ama işimi çok sevdiğim için böyle bir günün geleceğini sanmıyorum" diyor.

Nehir Erdoğan fan sitesine hoşgeldiniz!
Nehir Erdoğan yaptığı işlerle adından söz ettiren, başarılarıyla sinemalara ve televizyon dizilerine yeni bir yön kazandıran güzel bir oyuncu. Güzelliği sadece akıllarda kalsada röportajlarında ettiği ağır başlı laflar zihinlerimizde yer etmekte hiç de zorlanmıyor...
Bir Starın Hayatı kısmında sanatçının hayat hikayesini ve çalışmalarını bulabilirsiniz. Bunun yanında Röportajları kısmında sizin için topladığımız röportajlarada ulaşabilirken Yaşamdan Kareler bölümünde sanatçının albümleri yer almaktadır. İlginiz için teşekkürler... NEF
Bugün 7 ziyaretçi bu siteyi ziyaret etmiştir.
Nehir Erdoğan Fan Sitesi Bu web sitesi ücretsiz olarak Bedava-Sitem.com ile oluşturulmuştur. Siz de kendi web sitenizi kurmak ister misiniz?
Ücretsiz kaydol